İngiliz Independent gazetesinin Ortadoğu muhabiri Robert Fisk bölgede namus cinayetleriyle ilgili kapsamlı bir araştırma yaptı. Her yıl Ortadoğu’da 20 bin kadının 'namus' adına öldürüldüğünü belirten Fisk 'sorunun Ortadoğu’yla sınırlı olmadığını ve salgının hızla yayıldığını' belirtti.Makalesinde Türkiye’de yaşanan namus cinayetlerine de değinen Fisk
2006 yılında amcasının tarafından işlenen namus cinayetine kurban giden 16 yaşındaki Medine ve 17 yaşındaki Derya’yı örnek verdi.
İşte Fisk’in yazısından satırbaşları:
"Bu bir trajedi
bir insanlık suçu. Kafaları kesilen
yakarak öldürülen
taşlanan
elektrik verilen
boğulan
diri diri gömülen kadınların cinayetleriyle ilgili detaylar hem barbarca hem de utanç verici. Ortadoğu ve Güneybatı Asya’da birçok kadın derneği
bu bölgelerde yaşanan vakaların sayısının
Birleşmiş Milletler’in dünya geneli için son belirlediği rakam olan yılda 5 bin ölümün en az dört katı olduğuna inanıyor.
Independent’ın Ürdün
Pakistan
Mısır
Gazze ve Batı Şeria’da yaptığı 10 aylık araştırma bu ölümlerin tüyler ürpertici detaylarını ortaya koydu. “Namus” için sadece kadınlar öldürülmüyor. Basında çoğu zaman Müslümanlarla ilişkilendirilse de Hıristiyan ve Hindu topluluklarda da namus cinayetleri görülüyor.
KURBANLARIN SAYISI GÜNDEN GÜNE ARTIYORGerçekten de ailelerin
toplumların ya da aşiretlerin “namus”u dini ve insanın acıma duygusunun çok ötesine geçiyor. Ancak gönüllü kadın grupları
insan hakları örgütleri
Uluslararası Af Örgütü ve
haber arşivleri ailelerince “namussuz” görüldükleri için öldürülen masumların sayısının gün geçtikçe arttığını belirtiyor.
Iraklı Kürtler
Ürdün’deki Filistinliler
Pakistan ve Türkiye bu rakamların en yüksek olduğu ülkeler gibi görünüyor. Ancak örneğin Mısır’da basın özgürlüğünün bu ülkelerdeki kadar yüksek olmaması dolayısıyla bu vakalar görünürlük kazanmıyor. Dolayısıyla bu sıralama doğru olmayabilir.
Ancak Körfez’deki Ortadoğu ülkeleri ve Yakındoğu’nun dışında namus cinayetleri İngiltere
Belçika
Kanada
Rusya ve daha birçok ülkeye yayıldı bile. Ortadoğu’nun genelindeki güvenlik yetkilileri ve mahkemeler namus cinayetine karışan ailelerin cezalarını azaltarak ya da iptal ederek suça bir nevi ortaklık ediyor. Görülen davalarda bu vakalar çoğunlukla intihar olarak ifade ediliyor.
NASIL SESSİZ KALINABİLİR?Bu suçlar karşısında etkilenmemek çok zor. Örneğin Mısır ve Ürdün’de yaşandığı gibi
nasıl kendi kızına tecavüz edip
kız hamile kalınca ailesinin “namus”u için onu öldüren bir babaya nasıl sessiz kalınabilir? Ya da Türkiye’de Şubat ayında yaşanan olaydaki gibi 16 yaşındaki kızlarını “erkeklerle arkadaşlık ettiği için” bir kümesin altında diri diri gömen babaya ve büyükbabaya nasıl tepki gösterilmez?
Peki Somali’de 2008 yaşında toprağa gömülen ve zina yaptığı gerekçesiyle 50 kişi tarafından taşlanan Ayşe ya da Pakistan’da evlenmeden hamile kalan ve ikinci çocuğunu doğurduğu sırada önce burnu
kulakları ve dudakları kesilen sonra da baltayla öldürülen
cenaze namazı bile kılınmayan adı bilinmeyen genç kadına ne demeli?
Bunun gibi daha birçok örnek var. Namus cinayetlerinin detayları kan donduruyor. Ancak önemli olan bu olayları ve kurbanlarını unutmamak.
SADECE CİNAYET DE DEĞİLÜzerine bir de namus suçu işlediği iddia edilenlere
ailelerindeki kadınlara tecavüz edilerek verilen cezaları
yüzüne kezzap benzeri maddeler ve asitli sıvılar atılarak cezalandırılan “namus suçlularını” ekleyin.
Bundan 10 yıl kadar önce Pakistan İnsan Hakları Komisyonu
namus cinayetlerinin ülkedeki sıklığını yılda 1
000 civarı olarak belirlemişti. Ancak Pakistan’ın bu konudaki sicili göz önüne alındığında bu rakam pek ikna edici değil.
Türkiye de pek parlak bir tablo vaat etmiyor. 2000-2006 yılları arasında yaşanan olaylardan elde edilen polis kayıtlarına göre
beşte biri 19 ile 25 yaşları arasında 480 kadın namus cinayetine kurban gitti. Ancak kadın hakları gruplarının beş yıl önce yaptığı bir araştırma her yıl en az 200 kadın ve kızın namus için öldürüldüğüne işaret ediyor